kent

Kanalların arasında kaybolmaca: Venedik

Posted on 19 May 2017

Floransa ve Bolonya-Modena-Parma yazılarımdan sonra Venedik notlarımla karşınızdayım efendim. Yalnız önceden uyarayım: “turist olarak her gidilen kenti öve öve bitirememek değil asıl marifet” ve “avuç içi kadar, altyapısız bir kent turistle dolup taşsın diye nasıl şişirilir” alt mesajlı bir yazı oldu. İstemezseniz okumayın. Bolonya’dan 2 saatlik tren yolculuğuyla Venedik’teyiz. Oha garın yerinin güzelliğine bak! Ayak basar basmaz kozmopolit ve nemli bir yere geldiğimizi fark ediyoruz. Suyu özlemişiz.  Yalnız kalacağımız yere doğru yürüdükçe başka bir şey daha fark ediyoruz: haritada çok yakınRead More

Keyifli ve Püfür Püfür Bir Gündelik Hayat Pratiği: Bisiklet

Posted on 12 June 2015

Daha iki sene evveline kadar bırakın bisikletli bir gündelik hayatın mümkün olduğunu düşünmeyi, böyle bir yazı kaleme almak bile aklıma gelmezdi zira İstanbul’da yaşıyordum; Moda gibi güzel, tatlı bir semtte ama sonuç olarak İstanbul’da. Zira İstanbul’da yaşarken bisikleti nerede süreceğim, nereye bırakacağım, nasıl muhafaza edeceğim, evde yer yok ki, çalarlar bunu kesin, yollarda da ezilirim, aman boş ver en iyisi ben yürüyeyim gibi iç sesleriyle bisiklet almamaya karar vermiştim. Evet ilkokuldayken bir bisikletim olmuştu, Dino marka beyaz bir bisiklet, dedemRead More

Rothenburg ob der Tauber

Posted on 25 August 2013

Dün, Rothenburg ob der Tauber’de Orta Çağ yaşadı ömrümüz. Son derece turistik olan bu minik kentte 3 saat geçirdik. Münih’ten bu kente ulaşmak için de 3 saat tren yolculuğu yaptık. Etti mi sana 6. Günümüzün gerisi de arkadaşlarımızı görmek için Nürnberg’deki Volkfest’te ve geri dönüş yolunda geçti. Bitti mi sana gün. Geldik mi eve yarı uykulu. Ama keyif aldık mı bi güzel. Oh ne ala memleket. Aslında yemekle ilgili yazacak fazla şeyim yok bu hususta bloga. Dün mahalden naklen attığımRead More

SUsarsak hepimiz öleceğiz

Posted on 28 April 2010

1. Dünya HE-İKİ-O Savaşları başlamadan bir şeyler söylemeli, SUsmamalıyız. SU’yun hayatımızdaki önemini anlatmama hiç gerek yok, biliyorum. Çünkü hepimiz az ya da çok bir şeyler biliyoruz SU ile ilgili. Benim anlatmak istediğim şey başka: hepimiz giderek kuruyoruz, susuzlaşıyoruz ve dünyacak tükenen su kaynakları için endişelenip nedense en mantıklı çözüm olarak SU’yu özelleştirmeye karar veriyor, bizim olanın yabancılar tarafından satın alınarak tekrar bize satılmasına izin veriyoruz. Acaba dünyanın ve bedenlerimizin 4’te 3’ünü kaplayan dört ana elementten en hayati olanı, bizi birbirimiziRead More