çocuk

Büyümeyen tavşan

Posted on 2 July 2014

Ben küçükken büyümeyen tavşan satıyorlardı, o hani sonradan Kartal’a kadar metro yapılacak diye İmar Uygulama Müdürlüğü, Zabıta Müdürlüğü ve Kadıköy Belediyesi’nin bütün büfeleri, çiçekçileri, çay bahçelerini yıktığı, yıkıp beton döktüğü, döküp altını kazdığı, sonra yeniden kapattığı; bir anne ve yavru ceylan heykelinin olduğu Kadıköy-Beşiktaş İskelesi’nin hemen sağ tarafında kalan, o zaman bana masalsı gelen ve fakat belki hiç de öyle olmayan Kuşçular Çarşısı’nda. Çarşıda akvaryumlar vardı, akvaryumda balıklar; balıkların poposundan sarkıp uzayan ip gibi kakalarını da o zaman görmüştüm ilk. KıkırRead More

Babalık

Posted on 28 November 2010

Babalık, kelimenin ilk anlamıyla baba olma halidir. Ancak eski Türk filmlerinde de sıkça karşılaştığımız bu sözcük, çoğu zaman “n’aaber babalık?!” şeklinde hayatımızda yer etmiştir. Baba ise, iki adet –ba hecesinden oluşmakla kalmaz, annenin hamile kaldığı andan itibaren erkeğin sorumlulukların arttığına ve hayatını tekrar en baştan programlamasına –bir nevi formatlamasına- delalet eder. Çocuğa soyadını verir, soy kütüğüne yazdırır. Elbette baba olmak her erkeğin harcı değildir. “Annelik içgüdüseldir, babalıksa sonradan öğrenilir” çok yerinde bir laftır. Ama lafla da peynir gemisi yürümez. BabanınRead More

Centrifikeyşın Yeni Bir Balık Türü Mü?

Posted on 9 April 2009

Ben böyle bir balık türü duymadım açıkçası. İtiraf etmeliyim ki başlık dikkat çeksin, insanlar okusun da kısılmış sesimizi duysun diye böyle yazdım. Çünkü akademik çevreler dışında pek kimsenin bu kavramı duyduğunu, bu kavramın ne çok tartışıldığının bilincinde olduğunu ve en önemlisi bu kavrama maruz kalan alt sınıfın da altında olan hatta sınıfsızlaştırılan ve yok sayılmak istenen insanların neler çektiğinden haberdar olmadığını düşünüyorum. Yani halkım sana yazıyorum akademisyenim sen anla. Sanıyorum buraya kadar yazıyı okuduysanız başlık işe yaradı ve şimdi yazınınRead More

SİYAH SÜT: Yeni Başlayanlar İçin Postpartum Depresyon

Posted on 28 December 2007

Siyah Süt, feminist, bencil, son derece kararsız, sürekli değişim halinde olan (hem şehir, hem aşk, hem ülke, hem ev, hem sevgili, hem vs.), başına-buyruk; ancak yavaş yavaş, yaşı gereği, içinde bir yerlerde anne olmak-aile kurmak-yerleşik hayata geçmek dürtülerinin baş gösterdiği bir “çokedebiyatçı-çokyazar-çokdüşünür”ün; loğusa döneminde (öncesi ve sonrasında) yaşadığı mutsuz, karamsar, dışa-kapalı, içe-dönük, bol-gözyaşlı, az-kahkahalı, kalem-tutamayan, hiçbir şey-okuyamayan günlerini anlatan ve yazıldığı anda unutulması istenen, bir otobiyografik roman. “Siyah Süt”, elbette bir metafor: depresyonu, karanlığı, hastalığı, üzüntüyü; sütün bembeyaz olması gerekenRead More