anne

Büyümeyen tavşan

Posted on 2 July 2014

Ben küçükken büyümeyen tavşan satıyorlardı, o hani sonradan Kartal’a kadar metro yapılacak diye İmar Uygulama Müdürlüğü, Zabıta Müdürlüğü ve Kadıköy Belediyesi’nin bütün büfeleri, çiçekçileri, çay bahçelerini yıktığı, yıkıp beton döktüğü, döküp altını kazdığı, sonra yeniden kapattığı; bir anne ve yavru ceylan heykelinin olduğu Kadıköy-Beşiktaş İskelesi’nin hemen sağ tarafında kalan, o zaman bana masalsı gelen ve fakat belki hiç de öyle olmayan Kuşçular Çarşısı’nda. Çarşıda akvaryumlar vardı, akvaryumda balıklar; balıkların poposundan sarkıp uzayan ip gibi kakalarını da o zaman görmüştüm ilk. KıkırRead More

Anne, gül ve yollar

Posted on 5 February 2014

Mersin’den Eğirdir’e doğru bir araba yolculuğu.. Arabaya atladık, saat sabah 06.20, Mersin’den Eğirdir’e gidiyoruz annemle. Anneannemin memleketine. Çocukluğumdan hatrımda kalan o pembe güllerin, gül kokularının, gül lokumlarının içine. 2-3 hafta yetecek kadar yiyecek ve giyecek var yanımızda. Sanırsınız ki savaş çıkacak biz yoldayken ama işte anne yüreği. Onu da koyduk bunu da. Nasılsa altımızda araba. Çocuk oluyorum yeniden; ergenlik öncesi, sivilcesizkenki zamanlar. Annem şoför ben muavin, her zamanki gibi. Ehliyetimi aldım ama cesaretim yok uzun yola, hatta kısaya da. DebriyajRead More

fauna

Posted on 6 May 2010

daha rahmine düşmeden sevdin beni bekledin ılık ılık ısıttın içini yatağımı hazırladın yorganımı kalın henüz kızıl değildi saçların fırtına öncesi sessizliği nedir daha bilmiyordun beni bekledin gönüllü yalnızlığına bilinçli bir son vermek istedin ve geldi bulutlar kapladı gökyüzünü yağmura tutuldun hiç umursamadın şemsiyesizdin beni fütursuzca bekledin belki eylüldü belki ekim ve işte rahmindeyim sıcacık ve ıslak ve karanlık sessiz ve sakin ve bulanık şimdiden adımı düşünmeye başladın artık iki ayrı candın belki marttı belki nisan canın sıkıldı yalnızlıktan çıkayım istedinRead More

SİYAH SÜT: Yeni Başlayanlar İçin Postpartum Depresyon

Posted on 28 December 2007

Siyah Süt, feminist, bencil, son derece kararsız, sürekli değişim halinde olan (hem şehir, hem aşk, hem ülke, hem ev, hem sevgili, hem vs.), başına-buyruk; ancak yavaş yavaş, yaşı gereği, içinde bir yerlerde anne olmak-aile kurmak-yerleşik hayata geçmek dürtülerinin baş gösterdiği bir “çokedebiyatçı-çokyazar-çokdüşünür”ün; loğusa döneminde (öncesi ve sonrasında) yaşadığı mutsuz, karamsar, dışa-kapalı, içe-dönük, bol-gözyaşlı, az-kahkahalı, kalem-tutamayan, hiçbir şey-okuyamayan günlerini anlatan ve yazıldığı anda unutulması istenen, bir otobiyografik roman. “Siyah Süt”, elbette bir metafor: depresyonu, karanlığı, hastalığı, üzüntüyü; sütün bembeyaz olması gerekenRead More