2 sene önce bir Hıdrellez günü, yani 6 Mayıs sabahı, atladık anne-dede-torun arabaya Silifke’ye gittik, Mersin’den 90 km. batıya doğru.
Pek çok köy geçtik, sırasını hatırlayamıyorum daha önce kaç kere bu yoldan geçtiysek de. Tece, Tömük, Erdemli, Limonlu, Arpaçbahşiş, Korikos, Narlıkuyu ve Kız Kulesi’nden sonra çileği ve yoğurduyla meşhur Silifke.
Bizi bir koyun sürüsü karşılıyor, biraz şaşkın biraz telaşlı. Çobanlarıyla karşıdan karşıya geçiyorlar ezilme korkusuyla. Aleykümselam diyoruz karşılıklı.
O gün Silifke’nin pazarı varmış. Ama karnımız da çok aç. 2 gündür balık diye sayıklıyorum bir de ben. O zaman pazar bizi beklesin, biz de daha önce annemin fotoğrafçı arkadaşlarıyla keşfettiği balıkçıya gidelim, bir güzel doyalım diyoruz.
Adres: Baba Restaurant.
Hemen pazar meydanını geçince yolun solunda kalıyor. Arabayı park edip içeriye giriyoruz. Daha girişten belli mekanın özenli olduğu. Ferah, yüksek tavanlı, gepgeniş bir salon. Leb-i derya manzara, duvarlarda bir ressamın tabloları, vintage bir dondurma arabası -içinde de sonradan öğrendiğim ev yapımı dondurmalar-, mutfak girişini kaplayan dev kara tahta ve bir yaşlı adam portresi. Sahibi Arman Bey’den öğreniyorum ki o yaşlı adam, babası, Şefik ‘Baba’. Adı da oradan geliyor mekanın. Yakın arkadaşı Bedri Koraman çizmiş bu portreyi, bir keyif sofrasındayken.
Masalar boş, hayret diyorum, pazar günü halbuki, böyle temiz bir yer nasıl boş kalır.
Bunca masa varken masa seçmekte zorlanmak adettendir, o mu şu mu derken neyse ki oturuyor ve siparişleri veriyoruz. Balıkları görmek istediğimi çaktırmıyorum ama gözümden anlıyor galiba ev sahipleri, beni mutfağa buyur ediyorlar ki mercan mı kalkan mı levrek mi çipura mı karar verebileyim.
Mutfakta köz ateşi ilk gözüme çarpan şey oluyor. Salatalar, mezeler, balıklar, tatlılar, her şey buradan taze taze hazırlanıp da çıkıyor. En ufak bir kötü koku, kötü görüntü, dağınıklık yok. Balık tepsisi içinden 3 kişilik mercanımızı seçiyorum. 650 gr fazlasıyla kafi. Deniz börülcesi ve gerçekten ateşte közlenmiş patlıcan, yanına biri soğanlı biri soğansız iki salata ve tabi ki 20’lik rakı.
Önce limon sulu kokteyl havuçlar geliyor masaya, çıtır çıtır mis gibi kokan sıcacık odun ekmeği yanında. Ekmeğin kabukları öyle taze ve incecik ki bağrıma basıp uyumak istiyorum.
Sonra mezeler konuyor ortaya, açız ya, balığın pişmesine daha var ya, çıtır ekmeklere bana bana yemeye başlıyoruz. A, kalamarı unuttum! Hemen onu da söylüyorum. 5 dakikaya geliyor. Salatalar ve rakı da burada, tamamız. Her şey çok temiz ve lezzetli.
Mercanımız, birtanemiz de 30 dakikaya kalmadan pişermiş de gelirmiş de ay ay ay. Yumuşacık, pek güzel.
Evet artık gidebiliriz. Mi? Yo! Daha o dondurmalardan deneyecektik. Daha kahvemizi içecektik. Silifke’nin sütünden yapılmış birer top tadımlıklarımızı da alıyoruz, bana kahveli, anneye fıstıklı-acıbademli, dedeye sade(li) :)
Ve bu kadar güzel, temiz, keyifli bir yemeğe 3 kişi 98 tl ödüyoruz. Bu kalitede bir hizmet için oldukça hesaplı ve mantıklı.
Yolunuz düşerse mutlaka uğramalı ve balık üzerine dondurma yemelisiniz.
Hadi, biz şimdi pazara doğru yollanıyoruz, çilek, kara dut, enginar, ot alacağız da ertesi güne reçeller, sarmalar, enginar dolmaları yapacağız.
Görüşürüz!
*
Adres: Cumhuriyet Mah. İnönü Cad. No: 43 Taşucu/Silifke
Tel: 0324 741 59 91
Afiyetle!
*Bu yazı, 07.05.2014’te Radikal Blog’da yayımlanmıştır: http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/silifkenin-pazar-pazari-ve-baba-restaurant-58953