Çıplak bergamotlar

Aniden karşımıza çıkıverip hiç beklenmedik şekilde hayatımıza giren güzel insanlar vardır. Kuşkonmaz severler mesela. Böylece yollarınız kesişir. Daha ilk saniyede aşk olur. Farklı ülkelerde, farklı şehirlerde, farklı sokaklarda o aşk büyür. Onsuz yapamayacağınızı anlar, kalkıp giderseniz yanına. Sonra asıl hikaye başlar. Ve olaylar gelişir.

Devamındaysa, eğer siz şansa hazırsanız, başka güzel insanlar gelir. Güzel olduklarını daha ilk andan itibaren hissedersiniz. Elbette sadece dış görünüşü kastetmiyorum; içlerinin, zekalarının, düşüncelerinin, yaşam enerjilerinin ve bizde bıraktıkları izlenimlerin de güzel oldukları aşikardır. Anlarsınız işte bir şekilde. Sanatsal objeler, renkler, his dünyası. Kadınlar.

Sizi şaşırtırlar; yapıp ettiklerini, deneyimlerini paylaştıkça daha da derinleşirler. Size ilham verirler; gönlünüzden geçmekte olan şeyleri zaten nicedir yapıyor olduklarını görünce afallarsınız. Hayalleriniz işte orada, karşınızda duruyordur: dokunabileceğiniz mesafede.

Anılarına sahip çıkarlar; duvarları gençlik fotoğraflarıyla doludur, etrafı sevdiği eşyalarla ve saydığı insanlarla, ruhlarıysa her şeyden bağımsız özgürce hareket halindedir. Kulaklarında sürekli Amelie filminin ezgileri çalıp dururcasına yaşarlar hayatı, devinimli ve sevgi dolu, masumane ve renkli.

Fırsat buldukça seyahate çıkarlar, gittikleri coğrafyanın mayasına uyum sağlarlar, oranın yemeklerini yerler, kıyafetleriyle ilgilenirler, insanlarıyla anlaşmaya çalışırlar, geri dönmeden önce de yeterince özümsenmiş hatıralar toplarlar.

Nasıl olduğunu anlayamadığımız kadar neşe doludurlar, durup dururken bir şeyler anlatıp ağız dolusu bir kahkaha patlatırlar. Arjantin aksanıyla Almanca konuşurlar. Bazen de İspanyolca veya İngilizce. Ana diliniz aynı olmasa da hiç yabancılık çekmeden anlaşırsınız. Sizi de güldürürler. Birlikte yemek yaparsınız. Türk pidesinin yanında bol baharatlı Hint yemekleri yersiniz. Yemeğin dili evrenseldir zira. Gülümsemenin de.

Renkli giyinirler, saçları, ayakkabıları, gözlükleri ilginçtir. Sokakta görünce dönüp tekrar tekrar bakarsınız ya hani, işte öyledir. Çünkü size güzel enerji verirler. Farkında olmadan beslenirsiniz, fikirlerinize lavabo aç etkisi yaparlar.

Bergamot kabuğu rendesiyle ince kıyılmış limon otu yapraklarını karıştırıp yeni bir baharat karışımı oluşturmayı önerirler misal. Sonra sizden de eklemeler yapmanızı isterler. Mis gibi de olur hakikaten. Soyulan bergamotların kabukları kalorifer üzerine, içleri de marmelat olmak üzere tarçın çubuğu ve şekerle buluşmaya gider. Etraftaki kokudan içiniz bayram eder.

Böyle insanlarla vakit geçirdikçe size de bir güzellik gelir. Kendinize şaşırmaya başlarsınız giderek. Kendi birikimlerinizi ve potansiyelinizi, kendinize benzeyen çok daha deneyimli birinin yanında çoğaltmak, pekiştirmek, perçinlemek istersiniz. Öğrenmenin sonu yoktur ki.

İşte bugünlerde tam da tarif ettiğim gibi biriyle tanışıyorum. Hayatımda pek çok halka yerli yerine oturuyor. O da bu halkalarımın önemli bir parçası haline geliyor. Hayranlık duyulacak bir mutfağı, daha da hayranlık duyulacak bir gustosu, inanılmaz yaratıcı bir zekası ve çok renkli bir hayatı var. Ve ben onunla karşılaştığım için kendimi çok şanslı görüyorum.

Bu haftadan itibaren bu güzel Arjantinli’yle birlikte çalışıyoruz ve her geçen saniye ondan yeni bir şeyler öğreniyorum. Nihayet diyorum, hakettiğim gibi bir hayat şekilleniyor. Demek ki bunca zaman kendi ülkemde, yani yanlış yerdeymişim. Zaman doğru ama mekan ve insanlar yanlışmış. Ne arıyorduysam yeni memleketimde buldum çünkü. Bana ne iyi gelecekmişse buradaymış.

Memleket, doğduğun yer değil doyduğun ve beslendiğin yermiş hakikaten. Kendimi bile yeniden keşfedecekmişim meğer. Nohut oda bakla sofayla da mutlu olunabiliyormuş. Ne güzel lafmış o öyle! İnsan bir kere kabuk bağladı mı kendini hiç göremiyormuş zahir. Dışarı çıkmak gerekmiş. Yenilenmek ve fark etmek. Cesaret etmek ve adım atmak.

Velhasılıkelam, aşk ve tutku nelere kadirmiş. Hayat, ancak biz gerçekten isteyince yeşillenebilirmiş. Tıpkı Sri Ramakrishna’nın dediği gibi; “çiçeklenme gerçekleştiğinde, arılar davetsiz gelirler”miş.

*Bu yazı, 26.02.2014’te Radikal Blog’da yayımlanmıştır: http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/bergamot-kabugu-ile-limon-otu-51201

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *