Yayımlanan Yazılar

Büyümeyen tavşan

Posted on 2 July 2014

Ben küçükken büyümeyen tavşan satıyorlardı, o hani sonradan Kartal’a kadar metro yapılacak diye İmar Uygulama Müdürlüğü, Zabıta Müdürlüğü ve Kadıköy Belediyesi’nin bütün büfeleri, çiçekçileri, çay bahçelerini yıktığı, yıkıp beton döktüğü, döküp altını kazdığı, sonra yeniden kapattığı; bir anne ve yavru ceylan heykelinin olduğu Kadıköy-Beşiktaş İskelesi’nin hemen sağ tarafında kalan, o zaman bana masalsı gelen ve fakat belki hiç de öyle olmayan Kuşçular Çarşısı’nda. Çarşıda akvaryumlar vardı, akvaryumda balıklar; balıkların poposundan sarkıp uzayan ip gibi kakalarını da o zaman görmüştüm ilk. KıkırRead More

Radika

Posted on 25 June 2014

Bu hikayem, ben henüz doğmadan aramızdan ayrılan; hiç tanıyamadığım Selanik göçmeni Nihat Dedem’e, tohumlarımın atıldığı Mudanya’ya, Girit’in güzel insanlarına ve tüm mübadillere armağan olsun… Evimi çok özledim. Ama evim neresi, artık bilmiyorum. Günlerimi kaybettim. Sevinçlerimi, heyecanlarımı, anılarımı kaybettim. Yapraklarımı kopardılar benden, söküp aldılar. Köksüzleştirdiler ağacımı. Hem de hiç acımadan. Bir sabah uyandım. Ve artık yurtsuzdum. Köksüzdüm. Öksüzdüm. Öksürdüm. Aksırdım. Kimse ‘çok yaşa’ demedi.Oysa yaşanacak daha çok günlerim vardı. Yalnızdım. Topluca bir göçün ortasında, yapayalnız. Yanıma sadece sırt çantamı aldım. İçindeRead More

Yaban çilekleri

Posted on 18 June 2014

Bizler çocukken bir şey biriktiririz, sonraları yitirip yok ettiğimiz bir şey. Buna ruh denir öyle değil mi? (Bir Evlilikten Sahneler- Sofi)” Fransa Ulusal Bayramı’nın 129. yıl dönümünde, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, Stockholm’de, çığlıklarla annemin sıcacık rahminden çıkmaya ve gözlerimi hastane odasındaki soğuk ve ölü ışıklara alıştırmaya çalışırken, yani ben hayatımın ilk şokuyla debelenirken, annem de İspanyol gribi geçiriyormuş. Daha doğar doğmaz, ne kadar uluslararasılaştığımı artık siz düşünün. O ilk şoku atlattıktan sonra, doktorların dediğine göre ben deRead More

Sefer tası veya taşıma su

Posted on 11 June 2014

Bugün acaba kaç kişi evinden sefer tasıyla iş yerine yemek götürüyor veya buna gerek duyuyor? Kaçımız dışarıda yemek için harcadığı para ve zamanın farkında? Kaçımız dışarıda yenen yemeklerin yağının, malzemesinin ne olduğunu sorguluyor? Kaç kişi ne yediğine gerçekten dikkat ediyor? Dikkat etmek derken, vücuduna günlük olarak alacağı besin hakkında bilgileniyor, düşünüyor, ölçüp biçiyor ve karar veriyor? Bunlar kent hayatında kafa yorulması gereken ama hep itelenen veya üstünde hiç durulmayan sorular. Evet elbette memlekette kafa yorulacak binlerce başka şey var ama yemekRead More