Ne büyük vakit kaybı şu pişmanlık. Keşkeler, ahlar, vahlar, düşünüp durmalar, içinden çıkamamalar. Kahırlanmalar. Başını duvarlara vurmalar. Halbuki tüm bunlara ne gerek var? Safi vakit ve enerji kaybı bütün bu varsayımlar. Zihnin oyunları, geçmişte kalan, zedelenen anıların bilinç ve egoyla suratına bam diye vurması. O zaman öyle düşünmüş ve şartlara göre karar vermişsin, üstünden geçmiş onca zaman. Neden dertlenip duruyorsun ki şimdi? Zamana bakış açın mı değişti yoksa kafana silah dayadılar da ondan mı öyle karar vermiştin?
Ne dedik; karar vermek. Anahtar kelimelerden biri. Pişman olmak için zamanında bir karar vermiş olmalısın. Ki o yolda ilerlemek üzere yola çıkmış, belki ilerlemiş, sonra gerilemiş, pek çok zorlukla karşılaşmış, katlanmış, çabalamış, çalışmış ama başaramamışsın. Büyük bir pişmanlık yapışmış yakana. Fark ettiğinde çok geç kalmış hissetmişsin kendini. Başlamışsın ahlanıp vahlanmaya. Peki neye yarar bu? Vakit kaybından başka ne getirir sana? Müslüm Baba’nın da söylediği gibi, “son pişmanlık neye yarar? Buraya kadar.” Bitti. Nokta.
Ne dedik; geçmiş. Bak, geç-miş. Gitmiş yani. Kaymış, yok olmuş, gitmiş, artık yok. Önüne bakman gerek şimdi, arkaya değil. Arkaya baktıkça önünü göremiyorsun zira, ya düşersen? Pişmanlık sana enerji de kaybettiriyor böylece. Yolunu da kaybettirebilir böyle gidersen. O yüzden geçmişe güle güle, geleceğe merhaba. Şimdiyi fark etme ve şu anda yaşama. Yeni yol planları çıkarmak için daha çok enerjiye, akla ve de zamana ihtiyacın olacak. Bunu yabana atma. Başlangıç enerjisi motivasyon dolu olmalı. Hesabını kitabını bu kez daha iyi yapmalısın. Yoksa gelir yine bir pişmanlık, yapışır yakana.
Ne dedik; ego. Ben, ben, ben. Kararlar senin kararların evet, yani egonun söz hakkı büyük. Ama hata mı yaptın, ilk kırbacı ego vurur sana. Düştün mü, bir tekme de egodan gelir. Şüphe mi duydun, egonun en sevdiği şeylerden biridir. Egosuz yaşanmıyor elbet ama bütün söz hakkını ona verirsen dizini döve döve hayatın geçer durur. Söz hakkı gelince konuşmasını öğreteceksin ona. Bır bır bır kafa şişirmeyecek. Seni aşağıya çekmeyecek. Haddini bilecek. Köstek değil destek olacak. Onu susturmak zor biliyorum, ama pişmanlık duyarak yıllarını geçirmek daha da zor.
Ne dedik; zaman. Bak bu zaman algısı çok enteresandır, tatildeyken 1 gün 3 güne bedelken, yoğun bir iş gününde hop diye akşam oluverir, neye uğradığını şaşırırsın. Kızılderililer’in sözündeki gibi, ruhun bedenine yetişemez hızlı geçen günlerde. Durup ruhunun arkadan gelmesini beklersin. Tatildeyken, gerçekten hakkını vererek kafanı boşaltabiliyorsan, 1 haftada 1 ay geçmiş gibi yenilenir, ferahlar, geri dönersin. Pişmanlık da bu zaman mefhumundan fazlasıyla alır payını. Zaman geçtikçe sanki pişmanlık seviyen de artar. Bence bu bir zihin yanılgısıdır. Geçmişte o günkü şartlara ve ortama göre karar vermişsin, yapabileceğin en doğru şeyi yapmışsın. Zamanla artan bu ‘keşke öyle olmasaydı’ duygusu neden?
Etrafta, ailede, sokakta pek çok kişiden duyulan tipik pişmanlık cümlesidir: “keşke böyle yapmasaydım”. E keşke yapmasaydın da şimdi böyle kahırlanmasaydın. Bir de şu cümle var, en sevmediklerimden: “öyle olmasaydı, böyle olurdu”. Gerçekten mi? Nereden biliyorsun? Nasıl bu kadar eminsin? Olmasaydı diye bir durum gerçek hayatta olamayacağına göre, olan olmuş, üstüne su iç. Dersini al. Yoluna devam et. Varsayım yaparak pişmanlık duymak, yukarıda anlattığım durumlardan daha şizofrenik. Olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi algılayarak beynin dengesini sarsıyor. Elbette pişmanlık duygusu, bu şekilde senin egonu, zihnini ele geçirebiliyor. Bunu fark ettiğin noktada yuları sen devralacaksın.
Pişmanlık da bir duygu. İnsana özgü. İnsan için. Yaşanıyor. Beraberinde üzüntüyü, huzursuzluğu, af dilemeyi, küçülmeyi, sıkılmayı, suçluluğu ve özeleştiriyi de getiriyor. Kazara yapılan yanlışlar konumuz dışı. Bilerek yapılanlar en büyük cezayı kendine saklar. Bilmeden yapılanlarsa esas hedef noktamız. Eğer varsa böyle pişmanlıklarınız, fark edin, yüzleşin ve hayatınızdan çıkarın. Bunlar bir kişiyle olan ilişkiniz de olabilir, yaptığınız meslek seçimi de, büyük paralara aldığınız bir meta de olabilir, yıllar önce ‘evet’ dediğiniz kişi de. Her ne ise pişmanlık duyduğunuz, özgür bırakın onu. Bakın göreceksiniz ne kadar iyi geliyor bu ayıklama size. Hayat tek, vakit kaybettiren çok şey var. Neden bir tane daha siz ekleyesiniz ki?
*Bu yazı, ilk olarak 24 Nisan 2017’de the Mahmut‘ta yayınlanmıştır. Görsel huffingtonpost‘tan alınmıştır.